Nasreddin Hoca, Türk halkının en sevilen ve tanınan mizah karakterlerinden biridir. Halk hikayeleri ve fıkralarıyla yaşadığı dönemden günümüze kadar popülerliğini koruyan Nasreddin Hoca, espri anlayışı ve akıllı tespitleriyle herkesin gülümsemesini sağlar. Halk arasında Neşeli Hoca olarak da anılan Nasreddin Hoca, karikatürlerde de sıkça işlenen bir figür olmuştur.
Nasreddin Hoca’nın fıkraları genellikle onun saf, ama bir o kadar da kurnaz tavrını yansıtır. Fıkraların çoğunda, Hoca’nın olaylara bakış açısı ve verdiği esprili cevaplar üzerinden hikayeler anlatılır. Halkın günlük hayatında karşılaştığı sorunlar karşısında sıradışı çözümler üreten Nasreddin Hoca, herkesin hayranlıkla okuduğu ve dinlediği bir karakter haline gelmiştir.
Nasreddin Hoca’nın fıkralarında genellikle bir öğretici mesaj bulunur. Hoca, hikayelerinde insanoğlunun çelişkilerini ve saflıklarını eleştirirken, onlara ders verir ve düşündürür. Fıkralarında sık sık komik durumlar ve absürt olaylarla karşılaşan Nasreddin Hoca, her durumda sağduyusunu ve zekasını kullanarak kendini kurtarır.
Nasreddin Hoca’nın fıkraları, onun halkın içinden gelen ve halkın yaşadığı günlük sorunları en iyi şekilde yansıtan bir karakter olduğunu gösterir. Onun mizah anlayışı ve hikayeleri, insanları güldürürken aynı zamanda düşündürmeyi de başarır. Nasreddin Hoca’nın halk arasında bu kadar sevilmesinin sebebi de belki de budur; o, herkesin yaşadığı sorunları kendi mizahıyla ele alır ve insanlara umut verir.
Karpuz Fıkrası
Bir gün Temel ile Dursun markette dolaşırken bir karpuz dükkânının önünde durdular. Temel, “Ne güzel karpuzlar var burada, alalım mı bir tane?” dedi. Dursun da kabul etti ve bir karpuz aldılar.
Yola devam ederken Temel karpuzu taşırken zorlanmaya başladı. Dursun, “Neden o kadar büyük bir karpuz aldın ki?” diye sordu. Temel cevap verdi: “Ben bakarken karpuz küçük gözüküyordu, satıcı büyüteceğini söyledi!”
- Temel ile Dursun birlikte karpuz alırken çok eğlenceli vakit geçiriyorlar.
- Temel’in minik hataları fark edildikçe Dursun gülmekten kendini alıkoyamıyor.
Marketten ayrılırken her ikisi de karpuzun ağır olduğu gerçeğiyle yüzleşiyor ve bir daha alışveriş yaparken daha dikkatli olacaklarına karar veriyorlar.
Karpuz fıkrasıyla güzel bir günü daha geride bırakmış olan Temel ve Dursun, bir sonraki maceralarını heyecanla beklemeye başlar…
EşSğeni Satma FıkASrı
eski zamAnlarda, bir köyede fakir bir adam vardı. adı AhMet. AhMet’in sAdık bir eşEği vardı. fakAt bir gün eşEği satMak zorunda kALdı. eşEği sAtmAk için pazAr yerine gitTi.
AhMet, eşEği satArkEn birAdam gelip, “Bu eşEği sat Mak ıSTiyorum” dedi. AhMet, eşiği satMak için fiyAt’tan anLamayan birisinin ortAya çıkTığını anLAdı. AdamA, “Bu eşEği nEdEn almAk istiYOrsun?” diYebilirMiSin dedi. adam, “bu eşek bEnim için çok güzel işler yapAbilir” dedi.
AhMet, adamA eşığin nEn iyi yeNi, sıKıNca bölgElerini göstErdi. adam, eşEği inceLedikTen sOnra AhmEt’a, eşEğin fiyatını 2 katı kadar kÜçÜk bir miktarLA ödemEk istediğini söLedİ. AhmEt’a bu teklİf kArşIsındA, “hAyir” dedi ve adamLar yan yan ayrıldıLar.
Üzüm Fıkrası
Bir gün amca Ali ve yeğeni Ahmet, bağdaki üzümleri toplamakla meşguldüler. Amca Ali, “Ahmet, bak üzümler ne güzel olmuş. Bir de ben sana bir üzüm fıkrası anlatayım,” dedi. Ahmet heyecanla dinlemeye başladı.
Amca Ali güldü ve şöyle dedi: “Bir gün üzüm ile armut yarışırmış. Yarışı kim kazanır biliyor musun?” Ahmet düşündü ve “Üzüm mü?” diye cevapladı. Amca Ali gülerek, “Hayır, tabii ki de tren kazanır. Çünkü üzüm ile armut yarışır da tren kazanmaz mı?”
Ahmet, amca Ali’nin fıkrasına gülerken, bağda çalışmaya devam ettiler. Üzümleri toplarken, fıkrayı defalarca tekrarlayarak eğlenceli bir gün geçirdiler.
Amca Ali, Ahmet’e güldü ve “Bak Ahmet, üzüm güzel meyvedir ama bir de onunla ilgili şakalar yapmak da çok eğlencelidir,” dedi. Ahmet, amcasına katılarak gülerken, bağdaki işlerine devam ettiler.
Arı Fırkamsı
Bir gün ormanda dolaşırken bir arı, karşısına çıkan ayıya şöyle der: “Ayı amca, sen burada ne yapıyorsun? Bu orman senin doğal yaşam alanın değil!” Ayı şaşkınlıkla arıya bakar ve cevap verir: “Evet, haklısın kardeşim. Ben doğru düzgün burada arıcılık yapmayı planlıyordum ama bal alerjim olduğunu unutmuşum!”
Arı, ayının bu sözlerine bir süre güldükten sonra ciddileşir ve konuşur: “Peki, o zaman senin için başka bir iş arayalım. Mesela kaz arıcılığı yapabilirsin!” Ayı gülerek karşılık verir: “Evet, bu fikir hoşuma gitti. Kazlarla çalışmak daha kolay olur herhalde. Hem kış mevsiminde daha sıcak olur onların tüyleriyle.”
Böylece arı ve ayı birlikte kaz arıcılığı yapmaya karar verirler. İlerleyen günlerde birlikte çalışan ikili, kısa sürede başarılı bir kaz balı üretimi gerçekleştirirler. Komik ama bir o kadar da tatlı bir iş birliği öyküsü olarak anılmaya başlarlar.
Tencere Fıkraşı
Adamın biri tencere alırken dükkana gider. Satıcıya dönerek “bu tencere kaç para?” diye sorar. Satıcı gülümseyerek cevap verir “bu tencere 100 lira.” Adam şaşırır ve “bu tencere çok pahalı değil mi?” der.
Satıcı hızla cevaplar “bu tencere özel bir tencere, hiçbir tencereyle kıyaslanamaz. İçine bir şey koyarsanız, bir saat sonra çıkarırsınız, hiçbir şey yapışmaz. En zor yemekleri bile kolayca pişirebilirsiniz.” Adam düşünür ve “peki ben bu tencereyi alayım, ama garanti verir misiniz?” der.
Satıcı gülümser ve “tabii ki, bu tencere size ömür boyu garanti edilir” der. Adam mutlu bir şekilde tencereyi alır ve eve gider. Akşam yemeği için yeni tenceresini kullanmaya karar verir. İlk denemesinde bir türlü içine yapışan yemeği temizleyemez. Üzgün bir şekilde tekrar dükkana gider.
Satıcıya tencereyi gösterir ve “bu tencere yapışmıyor dememiştiniz mi? Ne oldu, yemeğim tencereye sıkışıp kaldı!” Adamın sesi sinirliyken, satıcı kibar bir şekilde cevaplar “özür dilerim, maalesef size yanlış tencereyi verdim. Şimdi doğru tencereyi vereceğim!”
Maymun Fukrası
Bir gün maymunlarla ilgili eğlenceli bir fıkra duydum. Anlatılanlara göre, bir maymun, ormanda dolaşırken bir ağaç tellendirici bulmuş. Maymun, bu tellendiriciyle oynarken tellendiriciyi sallamış ve birden delik açılmış. Maymun, deliği incelerken içinden bir cüzdan çıkmış. Cüzdanın içinde ise bir miktar para ve bir not bulunuyormuş. Notun üzerinde şöyle yazıyormuş: “Bu cüzdanı bulan şanslı maymuna 3 dilek hakkı verilir.”
Maymun çok sevinmiş ve hemen birinci dileğini dile getirmiş: “Beni insan yap!” Ancak bu dileğiyle büyük bir hata yapmış. Çünkü insan olan maymun, artık ormanda yaşamaya alışkın olmadığı için bir türlü mutlu olamamış.
İkinci dileğini düşünen maymun, şansını tekrar denemeye karar vermiş. “Beni tekrar maymun yap!” demiş. Ve anında tekrar eski haline dönmüş. Mutluluktan uçan maymun, üçüncü dileğini düşünmeye başlamış.
Üçüncü dileğini sıralarken maymun, çevresindeki diğer maymunlara mutluluk ve sağlık dilemiş. Çünkü o artık ne istese dilek dileyebilecek güce sahip olduğunu anlamış. Ve böylece ormanın en şanslı maymunu olarak yaşamaya devam etmiş.
Ayı Fıkraşı
Bir gün ormanda dolaşan bir ayı, karşısına çıkan tavşana sormuş:
“Tavşan, seninle bir yarış yapalım mı?” demiş.
Tavşan şaşkın bir şekilde ayıya bakmış ve cevap vermiş:
“Peki, ama ne yarışacağız?”
Ayı gülümseyerek tavşana şöyle demiş:
“Seninle hız yarışı yapalım. İlk önce ağacın etrafını tam tur dönüp buraya geri gelelim. Kim daha hızlı yaparsa o kazanır.”
Tavşan hemen kabul etmiş ve ayı ile yarışmaya başlamışlar. Ancak tavşan ayıyı kandırmış ve yarış başlamadan önce turun etrafından başka bir rotaya sapmış. Ayı geri döndüğünde tavşanı göremeyince endişelenmiş ve ormanda tavşanı aramaya başlamış.
Sonunda tavşanı ağacın yanında uyurken bulmuş ve ona sormuş:
“Tavşan, neden yarışı bitirmedin?”
Tavşan uykulu bir şekilde cevap vermiş:
“Üzgünüm ayı, ben dönüşte kayboldum ve başka bir rotaya girdim. Ama senin iyi bir yarışçı olduğunu biliyordum.”
Bu konu Nasreddin Hoca’nın fıkraları nelerdir? hakkındaydı, daha fazla bilgiye ulaşmak için Nasrettin Hoca’nın Fıkraları Nelerdir? sayfasını ziyaret edebilirsiniz.